Mıknatıs, çelik gibi bazı metalleri çekebilen veya başka bir mıknatısla etkileşime girebilen bir nesnedir. Doğal mıknatıslar ve yapay mıknatıslar olmak üzere iki ana türe ayrılırlar. Doğal mıknatıslar, doğada bulunan ve kendiliğinden mıknatıslık özellik gösteren mineral ve taşlardır. En bilinen doğal mıknatıs malzemesi, mıknatıstaş veya manyetit (Fe3O4) olarak bilinen demir oksididir.
Mıknatısların keşfi ve tarihi Antik Yunan dönemine kadar uzanır. Mıknatıs taşının (manyetit) keşfedildiği ve ilk olarak kullanıldığı yerin, günümüzde Türkiye sınırları içerisinde yer alan Magnesia (Manisa) olduğuna inanılır. Bu nedenle, mıknatıs sözcüğü, Magnesia bölgesinden türemiştir. Antik Yunan filozofu Thales, M.Ö. 6. yüzyılda mıknatıs taşlarının demiri çekebildiğini fark etmiş ve bu konuda yazmıştır. Ancak, mıknatısların nasıl çalıştığına dair bilimsel açıklamalar çok daha sonraları, özellikle Orta Çağ’da ve sonrasında geliştirilmiştir.
Mıknatısların daha sistemli bir şekilde incelenmesi ve manyetizmanın temel prensiplerinin anlaşılması, 1600’lü yıllarda William Gilbert gibi bilim insanlarının çalışmalarıyla başlamıştır. Gilbert, “De Magnete” adlı eserinde, Dünya’nın dev bir mıknatıs olduğunu öne sürmüş ve manyetizmayla ilgili birçok önemli gözlemde bulunmuştur.
Günümüzde mıknatıslar, bilgisayarların sabit disklerinden, elektrik motorlarına, tıbbi cihazlardan, günlük kullanım eşyalarına kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. Yapay mıknatıslar, özellikle neodimyum gibi nadir toprak elementleri kullanılarak üretilen çok güçlü mıknatıslardır ve çok çeşitli endüstriyel uygulamalarda kullanılırlar.